TMMOB Peyzaj Mimarları Odası
TMMOB
Peyzaj Mimarları Odası
UCTEA CHAMBER OF LANDSCAPE ARCHITECTS

Harita Kadastro Mühendisleri Odası-Basın Açıklaması: "kıyılarda Oynanan Oyunlar Bitmiyor!.."

İSTANBUL
18.06.2009 (Son Güncelleme: 18.06.2009 18:16:44)

AKP İktidarı, "2985 Sayılı Toplu Konut Kanunu Ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi" ile TOKİ‘nin zaten "Devlet içinde Devlet" olan konumunu daha da güçlendirmeyi planlarken, bu arada yasa teklifine eklediği bir madde ile kıyı belediyelerini cezalandırmayı amaçlamaktadır.

KIYILARDA OYNANAN OYUNLAR BİTMİYOR!..

 

AKP İktidarı, "2985 Sayılı Toplu Konut Kanunu Ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi" ile TOKİ‘nin zaten "Devlet içinde Devlet" olan konumunu daha da güçlendirmeyi planlarken, bu arada yasa teklifine eklediği bir madde ile kıyı belediyelerini cezalandırmayı amaçlamaktadır.

29 Mart 2009 yerel seçimlerinde, 8333 km olan kıyılarımızda yer alan belediyelerin çok büyük bir kısmını muhalefet partilerine kaptıran AKP iktidarının, bu belediyeleri cezalandırması beklenmekteydi. Bu cezalandırma, TOKİ‘yi daha da güçlendirecek bir yasa teklifi ile ve sanıldığından daha hızlı bir şekilde yürürlüğe konulmak istenmektedir.

Bilindiği üzere, 17.03.1984 tarihinde yürürlüğe giren 2985 sayılı Toplu Konut Kanunu‘nda bugüne değin 20 kez değişiklik yapılmıştır. Bu değişikliklerden 11 tanesi 2002‘den sonra, yani AKP‘nin iktidar olduğu yıldan sonra yapılmıştır. 17.04.1990 tarihinde yürürlüğe giren 3621 sayılı Kıyı Kanunu‘nda ise bugüne değin 5 değişiklik yapılmış, bunun 4‘ü 2002‘den sonra, AKP iktidarı sırasında gerçekleşmiştir. 16.03.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu ise, bugüne değin 14 kez değiştirilmiş, bu değişikliklerin 7 tanesi 2002‘den sonra yapılmıştır.

"2985 sayılı Toplu Konut Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi", moda eğilim olarak bir "torba kanun teklifi" niteliğindedir. Hem Toplu Konut Kanunu‘nda hem de Turizmi Teşvik Kanunu‘nda bazı değişiklikleri hedeflemekte, kıyı alanlarındaki "parselasyon ve ruhsat" yetkileri yerel yönetimlerden alınarak Bakanlığa devredilmekte, bir başka deyişle yetkiler yerelleşeceğine merkezileşmektedir. Yasa teklifinde, "ruhsatlandırma işlemleri" şeklinde yanlış anlamaya elverişli bir deyim de kullanılmaktadır. Bu "ruhsatlandırma", "yapı ruhsatı" ve ardından verilen "yapı kullanma izin"lerinden hangisi için kullanılmaktadır? Eğer her ikisi için de kullanılıyorsa neden yanlış deyimlere yer verilerek baştan büyük bir karmaşa yaratılmaktadır? Yapı ruhsatı ardından projelerine aykırı yapılacak inşaatları kim kontrol edecek ve durduracaktır? İmara aykırı yapılaşmalar konusunda kim yetkili olacaktır? Bu önemli konularda büyük bir belirsizlik yaratılmaktadır ve imarda oluşturulan çok başlı sürecin yol açacağı yetki karmaşası, ülkemizin en büyük zenginlikleri arasındaki kıyılarımızın tümden ve kısa sürede elden çıkmasına ve betonlaşmasına neden olacaktır.

Bu gelişmeler çok tehlikeli bir sürecin başlamakta olduğunun işaretleridir. AKP iktidarının, geçmiş yıllarda ANAP iktidarının giderayak yaptığı düzenlemelerle büyük bir yağma ve karmaşaya neden olan uygulamalarını yinelediği görülmektedir.

Kıyı Belediyelerinin Yetkilerine Önemli Bir Müdahale!..

Kanun Teklifinin 5. maddesinde şöyle denilmektedir: "2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanununun 7‘inci maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir:

Kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgeleri ile turizm merkezlerinde kıyıda ve sahil şeridinde kalan yerler de dahil, imar uygulamaları ile ruhsatlandırma işlemleri Bakanlığın talebi üzerine Bayındırlık ve İskan İl Müdürlüğünce yapılır. Düzenlenen ruhsatların bir örneği ilgili İdarelere gönderilir."

En son 24.07.2003 tarihinde değiştirilen 2634 sayılı Turizmi Teşvik Yasası‘nın 7. maddesinin 1. fıkrasına göre, "Bakanlık; kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgeleri ve turizm merkezleri içinde her ölçekteki plânları yapmaya, yaptırmaya, re‘sen onaylamaya ve tadil etmeye yetkilidir." Yeni kanun teklifinde bu fıkraya bir ekleme yapılmakta, sonuçta da var olan yetki genişletilmekte, plan aşamasında zaten merkezileşmiş olan yetki, uygulama alanına kaydırılmaktadır. Bu değişiklikle, 2003 yılından bu yana, "her tür ve ölçekteki plânları yapmaya, yaptırmaya, re‘sen onaylamaya ve tadil etmeye yetkili" olan Kültür ve Turizm Bakanlığı, bu kez, bu planların uygulanmasını sağlayan parselasyon planlarını yapma konusunda da yetkili hale gelmiş olmakla yetinmeyecek, ayrıca "ruhsatlandırma" işlemlerinde belediyelerle muhatap olmak yerine Bayındırlık ve İskan İl Müdürlüklerinin bağlı olduğu Bayındırlık ve İskan Bakanlığı ile tüm imar işlerini çözme yetkisine de sahip olacaktır. Yani, yasa değişikliği ile Kültür ve Turizm Bakanı ile Bayındırlık ve İskan Bakanı 8333 km uzunluğundaki tüm kıyı boyunca imar yetkilerini ellerinde toplamış olacaklardır. Böylece, belediyeler devre dışı bırakılırken, tüm yerel dinamikler ve bu bölgelerde yaşayan insanlar ve belediye meclisleri ve encümenleri de devre dışı bırakılmış olacaklardır.

Böylece, AKP hükümetinin iki Bakanı kendi başlarına yerel yönetici konumunda olacaklardır.

Bilindiği üzere 3194 sayılı İmar Yasası‘nın 16. maddesinin 1. fıkrasına ve ayrıca 19. maddesine göre, "Belediye ve mücavir alan hudutları içindeki gayrimenkullerin re‘sen veya müracaat üzerine tevhid veya ifrazı, bunlar üzerinde irtifak hakkı tesisi veya bu hakların terkini, bu Kanun ve yönetmelik hükümlerine uygunluğu belediye encümenleri veya il idare kurullarınca onaylanır." Bu fıkraya göre, belediye ve mücavir alan sınırları dışında yapılacak arsa düzenlemelerini onaylamaya il idare kurullarının yetkili olduğu belirtilmektedir. Ancak 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu‘nun 26. maddesine göre bu kurullardan yetki alınmış ve il encümenlerine verilmiştir.

O zamandan bu yana parçalanmamış olan bu yetki TOKİ‘ye yapılan yetki devirleri dışında bütünlüğünü korumuştur. Kıyılar da içinde olmak üzere imar planlama yetkisi paramparça edilmişken, uygulama yetkisi bütünlüğünü koruyordu. Şimdi bu alana da saldırılmaktadır.

Bu saldırı kamuoyunda, "29 Mart‘taki yerel seçimde kıyı şeridinde başarısız sonuçlar alan iktidar partisinin, kıyılardaki belediyelerin yetkilerini sınırlandırmaya hazırlanması," biçiminde algılanmakta ve yorumlanmaktadır.

İmar Yasası genel bir yasadır ve düzenlemeleri "genel" düzenlemelerdir. Bu genel düzenlemelere, sözü edilen yaklaşımlarla saldırılarak müdahale edilir, yetkiler iktidarın elinin altına alınmaya çalışılırsa, genel düzenlemelerden beklenen amaca, yani ülke genelinde imar düzeni kurulması hedefine ulaşılması olanaksızlaşır.

Bu müdahale ve parçalama niyetlerini tehlikeli bulmaktayız.

AKP iktidarınca çıkarılan "torba yasa"larla imar planı uygulamalarının (arsa düzenlemelerinin) onaylanması ve yürürlüğe konulmasında belediye ve il encümenlerine verilen yetkilerin merkezileştirilerek, bu kurulların devre dışı bırakılması, bu kurulların dışında pek çok kuruma yetki verilmesi ve bu yetki alanlarının genişletilmeye çalışılması, planlama-uygulama bütünlüğü bozacak, kontrol ve denetimi zorlaştıracaktır.

İmar planlarının uygulanması ve kentsel gelişmenin yönlendirilmesi konusunda yerel yönetimlerin devre dışında bırakılması ve yetkilerin konuyla ilgili olmayan kurumlara verilmesi sakıncalıdır.

5793 sayılı Yasayla TOKİ‘ye verilen olağanüstü planlama yetkilerinin, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü‘nün 26.11.2008 tarihli Genelgesi ile yanlış bir biçimde uygulamaya da yaygınlaştırılması, genelgeyle açılan bu yolun ise şimdi yasalara yaygınlaştırılması yanlıştır, tehlikelidir.

Bu uygulamalar, planlamada aranan süreklilik, plan bütünlüğü gibi şehircilik açısından ne kadar önemli ilke ve kural varsa hepsini devre dışı bırakacak, kıyılarda oluşan rantın ve yabancıların bütünüyle ilgisini çeken bu alanlar üzerindeki egemenlik tamamıyla AKP iktidarına geçecektir. Bu uygulamalar, kıyıların, eski Maliye Bakanı Kemal UNAKITAN tarafından bir süre önce Türkiye‘nin ekonomik açıdan kurtuluşu diye duyurulan ve dillendirilen "İSPANYA MODELİ" adı altında kıyıların peşkeş çekilmesine, bir anlamda yağmalanmasına yol açacaktır.

Özellikle kıyılarımızın İstanbul‘dan başlayarak Antalya‘ya kadar olan bölümünün, AKP‘nin yanlış ekonomik politikalarının sonucu artan iç-dış borç ve cari açığı kapatmak uğruna, "İspanya Modeli" adı altında yapılacak uygulamalarla, TOKİ eliyle yabancılara pazarlanacağı, 1 yıl önce açık seçik TBMM‘de ilan edilmişti.

Tapu Yasası‘nda değişiklik yapılması ile ilgili TBMM‘deki 11 haziran 2008 günlü görüşmelerde, AKP Rize Milletvekili M. Ali BAYRAMOĞLU, "...Türkiye‘de ikame edebileceğimiz ve cari açığımızı ortadan kaldırabilecek en önemli ekonomik enstrüman inşaat sektörü ve sanayinin yanında büyüme hızını artırabileceğimiz yabancılara mülk edindirme hakkı meselesidir..." dedikten sonra asıl konuya gelmekte ve "... ben özetle son cümle olarak şunu söylemekte fayda görüyorum: Bakın size birkaç tane rakam vereyim. Özellikle burada gündeme getirildiği için söylemekte fayda görüyorum. İspanya örneği verildi, ama İspanya turizm örneği olarak verildi. Ben size İspanya‘nın Avrupa Birliği üyesi insanlarının, o ülke insanlarının kurduğu Ciudadanos Europas‘a göre verilen rakamlarını söylüyorum..." şeklindeki açıklamasının ardından, "...İspanya‘nın ekonomisine katkıyı yabancı insanlar sağlıyor..." demekteydi. Türkiye ekonomisini kurtaracak gücün ve kaynağın ise, "...İrlanda gibi, İzlanda gibi, İngiltere gibi, Hollanda, Danimarka, İsveç, Norveç, Finlandiya gibi ülkelerin ve yaşı da ellinin üzerine çıkmış, emekliliğini daha rahat bir ortamda geçirebilecek...(insanlar)..." olduğunu söylemekteydi.

Ekonomik açmazlarına çözüm bulmak amacıyla, hazırı tüketme yaklaşımıyla yabancılar ülkemizin kıyılarına çekilmeye çalışılmaktadır. Onlar, ülkemizde "prosedürlerin uzunluğundan" yakınmaktadırlar. İşte bu tür düzenlemelerle, toplum ve kamu yararına uygulamaları öne çıkaran kıyı belediyelerinin olası engelleri (!) ortadan kaldırılmak, ayak bağlarından kurtulmak, kıyılarımızda dikensiz gül bahçeleri yaratılmak istenmektedir. Bu yapılırken de, yerel yönetimlerin demokratik yetki alanına saldırılmakta, müdahale edilmekte, tüm yetkiler Ankara‘da toplanmaya çalışılmaktadır.

Ülkemizin tüm mekanlarını kapsayan genel düzenlemelere gereksinmemiz olan bugünlerde, "cezalandırma", "hesaplaşma" niyetleriyle, ya da başka gerekçelerle imar planlama ve uygulama yetkilerinin siyasal erkin elinde toplanmaya çalışılmasını, yerel yönetim birimlerinin demokratik yetki alanlarına müdahale edilmesini sakıncalı gelişmeler olarak görmekteyiz.

Kamuoyuna saygı ile duyururuz.

 

TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası

İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu

Okunma Sayısı 774
Fotoğraf Galerisi