TMMOB Peyzaj Mimarları Odası
TMMOB
Peyzaj Mimarları Odası
UCTEA CHAMBER OF LANDSCAPE ARCHITECTS

Su, Hayatın Temel Unsuru Olarak, Devredilemez Bir Insan Ve Doğa Hakkıdır.

GENEL MERKEZ
23.03.2010 (Son Güncelleme: 23.03.2010 21:14:01)

Halkımızda şaşkınlık, sermayede sevinç var. Kötüye giden sektörlerinde biriktirdiklerini, enerji yatırımında değerlendirecek olan, amaçlarının insan ve canlıların ihtiyacının karşılanması değil sadece değişim değerlerinin üretilmesini amaçlayan sermayenin sevinci var. Temel sorun kapitalizmin üretim değeridir, üretimin değişen değerleridir.

BASINA VE KAMUOYUNA

 

SU, HAYATIN TEMEL UNSURU OLARAK, DEVREDİLEMEZ BİR İNSAN VE DOĞA HAKKIDIR.

SU VARLIĞININ KULLANIMINDA ÖNCELİK TÜM CANLILARA, İNSANLARA VE EKOSİSTEMİN KORUNMASINA VERİLMELİDİR.

22 Mart Dünya Su Günü‘nde su politikalarının tekrar gözden geçirilmesi ve yöneticilerin en asli görevinin, ülke halkının temiz suya erişimini sağlamak ve su kaynaklarının doğru kullanımını sağlamak olduğu şiarı ile seslenmek istiyoruz.

Hepimiz biliyoruz ki bu gün tüm dünyada su rejimleri ve politikaları ile ilgili strateji savaşları yapılıyor.

Suyun ticarileşmesi ve bir meta halinde arza sunulması için Dünya Su Forumları düzenleniyor.

İlk kez 1972‘de kurulan ve " ULUSLARARASI İÇME SUYU ARZI VE HİJYEN KOŞULLARININ İYİLEŞTİRİLMESİ " gibi bir niyetle lanse edilen IWRA (Uluslararası Su Kaynakları Birliği) ile başlanan süreçte uluslararası olarak tanıtımı yapılan kuruluş, merkezi ABD‘de,  devletler üzerinden değil şirketler üzerinden işleyen bir yapı ile karşımıza çıkıyor.

1980 yılı Birleşmiş Milletler‘in "Uluslararası İçme Suyu Arzı ve Hijyen Koşullarının İyileştirilmesi" hedefine odaklanma kararı aldığı yıllar ve bu kez karşımızda WWF-Dünya Su Forum‘u ile birlikte uluslararası kuruluşların başında ise WWC-Dünya Su Konseyi çıkıyor. Söz konusu tarihlerde, henüz ortak kullanıma konu olan "SU VARLIĞI" için bu tarihten itibaren doğrudan kapitalist piyasa ekonomisini çağrıştıran "arz" sözcüğü suyun metalaştırılma sürecinin başladığının ilk işaretlerini veriyor.

Aslında değişim sürecine bakıldığında suyun ticarileşmesinin ilk sürecinin Dünya Su Konseyi ya da Forumu ile başlamadığı görülmektedir. 18.ve 19.yy.da Avrupa‘da şirketlerin devlet elinden doğal kaynakları alıp, suyu para ile dağıttıkları ortadayken ülkemiz tarihine bakıldığında da aynı senaryonun oynandığını biliyoruz. 19.yy.da Osmanlı, İstanbul‘da suyumuzun dağıtım işini Fransız ve İngiliz şirketlere veriyor. Ve arkasından muazzam zamlar geliyor. Halk yaşam hakkı mücadelesi veriyor.

Bugün; yaşananlardan ders alma zamanıdır.

Bugün; suyumuzun kullanım hakkı sözleşmeleri yapılırken, halkı hangi darboğaza attığınızın bilinmesi zamanıdır. Tarih bize, tüm varlıklarımız üzerinde bağımsız karar alma, halka hizmetin birincil görevinin her alanda bağımsızlık olduğunu kanıtlamıştır.

Bugün bozulan ezberlere geri dönmek, halka yapılan bir ihanettir.

Bugün ülkemizde neler yapılıyor? Bu gün ülkemizde akarsularımız "Su Kullanım Hakkı Sözleşmeleri" ile satılıyor. Bu sözleşmeler, 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunun ve buna istinaden çıkarılan Elektrik Piyasası Lisans Yönetmeliği hükümleri çerçevesinde halen piyasada faaliyet gösteren veya gösterecek olan tüzel kişiler tarafından hidroelektrik enerji üretim tesisleri kurulması ve işletilmesine ilişkin üretim lisansları için DSİ ve tüzel kişiler arasında imza ve satış sürecidir. "Elektrik Piyasasında Üretim Faaliyetlerinde Bulunmak Üzere Su Kullanım Hakkı Anlaşması İmzalanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik" ile DSİ Genel Müdürlüğü şirketlerle " Su Kullanım Hakkı Sözleşmesi" imzalıyor ve akarsular özel şirketlere "TAHSİS" ediliyor.

Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, özel sektörün söz konusu anlaşma ile 1461 hidroelektrik santralı için başvuru yaptığını, bu sayede "boşa akan sulardan" yılda 65 milyar kilovat/saat enerji ve yıllık 58 milyar dolar gelir elde edileceğini söylüyor ve Türkiye genelinde özel sektör tarafından yürütülen 61 adet santralin (HES) temelini atıyor.

BAKANIN AÇIKLAMALARINDA DOLAR VAR, SULARIN BOŞA AKTIĞI BİLGİSİ VAR AMA EKOSİSTEM YOK, EKOLOJİK YAŞAMDA NELER OLUYOR YOK, AKARSULAR ÖZELLEŞTİĞİNDE YÖRE HALKI NASIL ETKİLENECEK YOK, TARIMSAL SU GEREKSİNİMİ İÇİN NE YAPILACAK YOK...

Aslında tek gerçek var. Yeni ve büyük bir talan alanı keşfetmiş olmak...

Halkımızda şaşkınlık, sermayede sevinç var. Kötüye giden sektörlerinde biriktirdiklerini, enerji yatırımında değerlendirecek olan, amaçlarının insan ve canlıların ihtiyacının karşılanması değil sadece değişim değerlerinin üretilmesini amaçlayan sermayenin sevinci var. Temel sorun kapitalizmin üretim değeridir, üretimin değişen değerleridir.

TMMOB Peyzaj Mimarları Odası olarak; 22 Mart Dünya Su Günü‘nde hem ülkemiz hem de dünyada su kıtlığı ile ilgili mücadele veren halkların yanında, su varlığının sermayenin değil yaşamın, canlıların ve insanlığın kullanım hakkı sözleşmelerinin yapılacağı ve kabul edileceğe güne kadar mücadele edeceğimizi kamuoyu ile paylaşırız.

Saygılarımızla.

 

TMMOB Peyzaj Mimarları Odası

Yönetim Kurulu

Okunma Sayısı 1607