TMMOB Peyzaj Mimarları Odası
TMMOB
Peyzaj Mimarları Odası
UCTEA CHAMBER OF LANDSCAPE ARCHITECTS

Peyzaj Mimarlığı Oğrencileri Yaz Kamplarında Biraraya Geliyor

GENEL MERKEZ
11.06.2011 (Son Güncelleme: 05.07.2011 11:43:59)

Odamızın her yıl geleneksel olarak düzenlediği ve pratik yaşama hazırlama anlamında öğrencilerimizi kollektif üretim, birlikte karar alma süreçlerini hazırladığımız yaz okulu 2011 Haziran ve Eylül aylarında olmak üzere iki kez düzenlenecektir.

PMOGENÇ YAZ OKULU BU YIL HAZİRAN VE EYLÜL AYLARINDA OLMAK ÜZERE İKİ KEZ DÜZENLENECEK

Odamızın her yıl geleneksel olarak düzenlediği ve pratik yaşama hazırlama anlamında öğrencilerimizi kollektif üretim, birlikte karar alma süreçlerini hazırladığımız yaz okulu 2011 Haziran ve Eylül aylarında olmak üzere iki kez düzenlenecektir.

TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şube Yönetim Kurulu ile birlikte peyzaj mimarlığı ve mimarlık öğrencilerinin birlikte çalışabilecekleri bir alan üzerinde yaz okulu gerçekleştirme programı üzerinden İnşaat Mühendisleri Odası Ankara Şubesi be Dersimliler Derneğinin de destek ve katkıları ile olgunlaştırılan süreci, her meslek disiplininden öğrencilerin birlikte aldığı kararlar ve düzenlemeler pekiştiridi.

Peyzaj mimarlığı, mimarlık, inşaat mühendisliği öğrencilerin birlikte hazırladıkları Tunceli Gözelerinde yapılacak olan Yaz Okulu duyurusu 21-30 haziran 2011 tarihlerinde gerçekleştirilecek olan yaz okulu için öğrencilerimizin başvurularını 18 Haziran 2011 tarihine kadar aşağıda verilmiş olan iletişim adresine yapmaları gerekmektedir.

TMMOB Peyzaj Mimarları Odası

Çiğdem CAMKIRAN (530) 321 61 81

e‘mail:peyzaj@peyzajmimoda.org.r

 

MUNZURU ÖZGÜRLEŞTİRELİM !!!

Ülkenin kültürel ve doğal zenginliği olan Dersim (Tunceli), barajlar HES‘ler ve regülatör projeleriyle yok olma tehdidi altındadır. İl sınırlarımız içinde bulunan akarsular üzerinde yapılacak olan bu projeler sonucunda bölgenin doğal, kültürel ve demografik yapısı büyük bir değişime neden olacaktır.

Kesintisiz, güvenilir, temiz ve ucuz olması gereken enerji kaynakları; uygulandıkları bölgenin sahip olduğu enerji ve ekonomik potansiyelleri doğrultusunda gerçekleştirildiği sürece başarıya ulaşır. Daha ucuz ve daha zararsız yöntemlerle elde edilecek enerji yerine büyük harcamalar yapılarak kendi içinde tükettiği enerji kadar enerji üretemeyen kaynakların yapılması lanse edildiği gibi sürdürülebilir yaşam projeleri veya ekonomik kalkınma projeleri olarak nitelendirilemez. Dersim‘de barajların yapılmasıyla elde edilecek enerji miktarı, akarsulardan elde edilenin çok küçük bir bölümünü oluşturuyor. Bunun yerine maliyeti daha düşük, üreteceği enerji miktarı daha yüksek ve doğaya zarar vermeyen enerji kaynakları olan rüzgar tribünleri ve güneş panellerinin yapılması ekolojik ve ekonomik olarak bölgeye daha uygundur.

Dersim‘de yapılması planlanan barajlar ilk olarak 1896 yılında Osmanlı Umum Müfettişleri tarafından hazırlanan raporda geçmiştir. Sonrasında 25 Aralık 1935 tarihinde 1881 sayılı kanunla çıkarılan "Tunceli Kanunu"ndan sonra yapılması planlanan tedip ve tenkil hareketi ile birlikte bölge toprakları üzerinde yapay göller oluşturularak yaşam alanlarına saldırılması ve bu sayede bölgenin insansızlaştırılması hedeflenmiştir. Yapılacak olan doğa katliamı on binlerce insanımızın hayatını kaybetmesine neden olan 1937- 38 Dersim katliamının bir devamı olarak düşünülmüştür. Dersim‘de yapılması planlanan barajlar, HES‘ler ve regülatör projelerinin yol açacağı yıkımlar Tunceli‘nin doğal ve kültürel güzelliklerini yok edeceğinden1937-38 yılında yaşanan yıkımdan daha büyük olacaktır.

DERSİM‘İ İNSANSIZLAŞTIRMA PROJELERİ

Geçim kaynağı tarım ve hayvancılık olan onlarca köyün yaşam olanaklarını doğrudan ve dolaylı olarak tehlikeye sokan bu projeler ciddi bir insan göçünün habercisi olarak görülüyor. Projeler sonunda yaşam alanlarının ve kaynaklarının sular altında kalması 90‘lı yıllarda yaşanan köy boşaltmalarıyla yapılan sürgünlerden daha çok kişinin bölgeden uzaklaşmasına sebep olacaktır. Ayrıca Dersim‘de yaşamın ekonomik ve kültürel altyapısını oluşturan doğanın katledilmesi bu göçlerin geri dönüşü olmayan göçler olmasına yol açacaktır.

DERSİM İNANCINA VE İNANÇ MERKEZLERİNE SALDIRI PROJELERİ

Yapılacak projeler sonunda kutsal sayılan birçok ziyaret yok olup gidecek ve halk mitolojisi darbe alacaktır. Bölge halkının insana ve doğaya duyduğu saygıyla şekillenen inanç ve ibadet merkezleri olan akarsular üzerinde böylesine saldırgan bir tutum; Dersimliler‘in kültürel, inanç ve tarihi kimliğini yok etmekten başka bir şeye sebep olmamaktadır.

EKOLOJİK YIKIM PROJELERİ

Dersim Doğasının sahip olduğu zengin yaban hayatı ve zengin bitki örtüsü baraj projeleri sonunda yok olma tehdidiyle karşı karşıyadır. Bu projelerle iklimde yaşanacak değişimler sonucu kar yağışı gerçekleşmeyecek, bölgenin akarsu kaynakları kuruyacak, yakaşık 30 ile 50 yıl sonrasında akarsu ve barajlar sonucu oluşan göl yatakları bataklıklara dönüşecektir. Bu bataklıklar sonucu bölgede oluşacak bakteri ve mikroplar salgın hastalıklara neden olacak bölgeyi canlılar için yaşanmaz bir yer haline dönüştürecektir. Ayrıca akarsular etrafında bulunan ormanların binlerce dönümü ya sular altında kalacak ya da barajların inşaatı için yok edilecektir. Akarsuda ya da su yatakları etrafında yaşayan ender ve bölgeye özgü bir çok bitki ve hayvan çeşidi barajlar sonunda sular altında kalacak ve yaşanılacak iklimsel değişiklikler sonucu çölleşmeyle doğal yaşamları yok olacaktır. Ayrıca 1. derece  deprem bölgesi olan Dersim, barajların yapılmasına uygun bir yer değildir.

Yerel ve ulusal sermayenin birlikteliğiyle yapılması planlanan barajların bir kısmı su tutmaya başlarken bir kısmının inşaatı devam etmektedir. 1985 yılında yapılmaya başlanan Mercan Suyu üzerindeki baraj ve Uzunçayır Barajı 2009 yılında tamamlanıp su tutmaya başlamış, ilçeler arasında su sınırları oluşturularak bölge içindeki bağlantıların kopmasına neden olmuştur. Yapılması planlanan barajlardan Konaktepe I ve Konaktepe HES I-II inşaat aşamasında iken Kalatepe, Bozkaya, Harçik ve Akyakık projelerinin planlanması devam etmektedir.

Dersim Kültürü ve doğası için büyük önem taşıyan Munzur Suyu üzerinde yapılması planlanan 8 baraj ve HES projesi yer almaktadır. Uzmanların yaptığı çalışmalar sonucu 144 km uzunluğundaki Munzur Suyu‘nun en yüksek akımının Nisan ayında 398 m3/sn, en düşük akımının ise Ekim ayında 44 m3/sn olduğu tesbit edilmiş; bu veriler sonucunda değil 8 barajın, 1 barajın bile Munzur için tehdit oluşturacağı belirtilmiştir.

Munzur Suyu‘nun içinden geçtiği bir doğa harikası olan ve 42 bin hektarlık alanıyla Türkiye‘nin en büyük milli parklarından biri olan Munzur Vadisi Milli Parkı 21 Aralık 1971‘de, 6831 sayılı Orman Kanunu ile koruma altına alınmıştır. Bu bölgenin milli park olarak ilan edilmesinde etken olan veriler, başta akarsu kaynakları ve gözeler olmak üzere zengin doğal veriler, endemik bitki türleri ve yöreye özgü hayvan türleri ile zenginleşen bitki örtüsü ve yaban hayvan varlığıdır.

Munzur Vadisi içinde yer alan Konaktepe I ve Konaktepe HES I-2 projesi açılan dava sonucu Danıştay kararıyla Milli Parklar Kanunu‘na göre ‘Milli Park sayılan yerlerde tabiat kaynaklarının işletilmesinin yasak olduğu, Munzur Vadisi‘nin uzun devreli gelişme planının onaylanmadığı, çevresel etüd yapılmadığı, üstün kamu yararının ortaya konulmadığı vesair ‘ nedenler gerekçe gösterilerek durdurulmuştur.

Böylesine doğal zenginliğin ve güzelliğin olduğu bir yerde bir taşın bile yerinden oynatılması yasakken baraj ve HES projeleriyle yok edilmesi büyük bir insanlık suçudur. Yapılan bu katliamlara ve Dersim Halkı‘nın bu projeler karşısında gösterdiği direnişe duyarsız kalmayalım.

PROGRAM İÇİN TIKLAYINIZ

Okunma Sayısı 1685
Fotoğraf Galerisi