TMMOB Peyzaj Mimarları Odası
TMMOB
Peyzaj Mimarları Odası
UCTEA CHAMBER OF LANDSCAPE ARCHITECTS

Ellerinde Kitapları , Türküleriyle Geldiler! Dalga Dalga Aydınlık Oldular...

GENEL MERKEZ
26.10.2013 (Son Güncelleme: 17.03.2022 11:07:19)

Peyzaj Mimarlığı II. Öğrenci Kurultayı 15 Üniversiteden 500 öğrencinin katılımı ile tamamlandı. Öğrenciler sözünü tuttu, tek yürek oldu. Mesleğin de , ülkenin de sahipsiz olmadığını gösterdi...

  "Öyle yıkma kendini,

   Öyle mahzun, öyle garip...
   Nerede olursan ol,
   İçerde, dışarda, derste, sırada,
   Yürü üstüne - üstüne,
   Tükür yüzüne celladın,
   Fırsatçının, fesatçının, hayının...
   Dayan kitap ile
   Dayan iş ile.
   Tırnak ile, diş ile,
   Umut ile, sevda ile, düş ile..."

 

GENÇLİK SÖZÜNÜ TUTTU!
GENÇLİK SÖZÜNÜ SÖYLEDİ...

Peyzaj Mimarları Odası  Öğrenci Üye Kolu (PMOGenç)  tarafından 21 Nisan 2007 tarihinde yapılan "Düzenleme Kurulu Toplantısı" ile hazırlıklarına başlanan Peyzaj Mimarlığı II. Öğrenci Kurultayı,  ülkenin dört bir yanından , peyzaj mimarlığı eğitimi veren bütün üniversitelerden, fakültelerden, amfilerden, dersliklerden gelen yüzlerce peyzaj mimarlığı öğrencisinin katılımı ile 09 Kasım 2007 tarihinde Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanlık Konferans Salonunda tamamlandı.

Kurultaya "AMFİLERDEN GELİYORUZ, sözümüzü söylemeye" sloganı ile hazırlanan öğrenciler sözlerini tuttular. Ülkemizin bugün en temel toplumsal ve mesleki konularına dair sözlerini söylediler. nükleer santrallerden , rant yasalarına, orman yasasından  su politikalarına, anayasa tartışmalarından, eğitime, örgütlenmeden kıyı politikalarına kadar geniş bir projeksiyonda bildirilerini katılımcılarla paylaştılar.. Hem de PMOGenç‘ lilere yakışır iddia ve kararlılıkta...

"Biz Peyzaj Mimarları bilime, bilimsel akla, hukuka , meslek etiğine, toplumculuğa inanıyoruz. En büyük silahımız bilim ve aklımız. Ülkeye ve mesleğimize zarar veren bütün yasalarda olduğu gibi günü geldiğinde bu yasa ve sorumlularıyla da hesaplaşmak görevimiz olacak!" dedi bir temsilcimiz... ülkeye ve mesleğine sahip çıkma kararlığı ve onuruyla...

"eğitim herkesin en temel eşit ve bilimsel olarak yararlanması gereken bir kamu hakkıdır, herkese eşit-bilimsel ve ücretsiz eğitim"  diye haykırdı diğer bir öğrenci temsilcimiz.. Eğitimin bir meta olarak pazarlanmaması gerektiği bilinciyle ve gururuyla...

"Örgütlenmenin  bilinci" dedi Ege‘ den genç bir ses... "Örgütlü toplum güçlüdür, biz de örgütleniyoruz, güçleniyoruz..."

"mesleki etiksizliğe, oldu bitticiliğe, siyasi faydacılığa karşı her geçen gün büyüyen gelişen , tanınırlığı artan mesleğimiz ve onun en büyük örgütlü gücü olan Oda mız la beraber yapacaklarımız var..." dinledi herkes bu kararlı ve gururlu sesi... mesajlar gitti adreslerine....

"2B rant yasasıdır, ormanlarımızı yağmalayanlara pabuç bırakmayacağız..." sözleri PMOGenç‘ in memleket sevdasının dışa vurumuydu...

Uzaklardan gelen bir sesle "çürüyoruz, kuşatılıyoruz" diyerek çınladı kurultay salonu...

Ülkenin gençliğe, bizim de bu ülkeye ihtiyacımız var" diye ekledi genç ses...

Nükleer Çöplük İstemiyoruz...  Alternatif Enerji Politikalarına yatırım yapılsın...

"Su insan yaşamının vazgeçilmezidir...  Ancak bugün ülkeleri birbirine düşman eden bir metaya dönüştürülmüştür.. Düşmanlık değil kardeşliği örmelidir , insan yaşamının bu en vazgeçilmezi insanı insana düşman etmemelidir. Burada kazanan halklar değil, başkalarıdır!"...

"Gençlik toplumun en dinamik unsurudur, gençlik toplumsal dönüşümlerin tetikleyicisidir, gençlik yurtseverdir, anti emperyalisttir, bağımsızlıkçıdır... Ülkesine sahip çıkar, işbirlikçiye karşı durur... Ülke değerlerinin bir bir peşkeş çekilmesine sessiz kalmaz, sözünü söyler, tavrını koyar.. Tam da bu bağlamda PMOGenç‘ liler antiemperyalisttir, bağımsızlıkçıdır...

"Kardeş kardeşe küser ama kurşun sıkmaz, düşman olmaz.. uyanık olma zamanıdır, birileri kardeşlerimizle aramıza kan davası sokmaya çalışıyor.. Barışı ve kardeşliği haykırma zamanıdır." Cümleleri PMOGenç ‘ lilerin uzun alkışları ile desteklendi...

"İşsizlik kader değildir. işsizlik doğal, kaçınılmaz değil , bilakis bilinçli yaratılan bir olaydır. Peyzaj mimarları da bundan en çok nasibini alan  meslek disiplinidir. Ne kadar işsiz , o kadar düşük ücret, az sosyal hak.. İşsizlik birilerinin sopasıdır, ne zaman hakkımızı arasak o sopayla korkuturlar bizi.. Bizler vasıflı işçiyiz. İşçilerden tek farkımız 4 yıllık lisans eğitimimiz.. dolayısı ile sınıfın bir parçasıyız, kader ortağıyız.. O halde çıkarlarımız da ortak ve bir"... Hatay‘ dan vizelerini bırakıp gelen PMOGenç‘ lilerdi bu doğruyu salona anlatan... 

Kısaca gençlik sözünü tuttu,  sözünü söyledi. 9 Kasım‘ dan ileriye enerji , umut ve mücadele azmi devroldu..

Mesleğin , geleceğin, ülkenin geleceğine umutla ve inançla bakmamızı sağlayan ara uğrak II. Öğrenci Kurultayı sona erdi.

Birlikte daha güçlü olarak yola devam ediyoruz...

***

TMMOB Peyzaj Mimarlar Odası
Öğrenci Üye Kolu (  PMOGenç )
PEYZAJ MİMARLIĞI II. ÖĞRENCİ KURULTAYI
09 KASIM 2007, ANKARA
KURULTAY SONUÇ BİLDİRGESİ

Dünyamız ve ülkemiz binyıllar süren insanlık tarihinin önemli bir kesitinden geçiyor. 

İnsanlık, tarihin kırılma- sıçrama noktalarını yaşadı bu binyıllar içerisinde. 
Kırılma noktaları  insanlığı tarihsel ve toplumsal anlamda ileriye taşıdı, "sıçrattı"..

Her kırılma-sıçrama dönemlerinin ardından yeni sosyo-ekonomik biçimler ve ilişkiler bir öncekinin yerini aldı. İçinde her ne kadar insan yaşamını olumsuzlayan çelişki ve gerilimleri barındırsa da adım atılan her yeni "form" ve kurulan düzenler bir öncekinin gerisine düşmedi, ilerisinde yer aldı.

İnsanlık tarihinde bugün gelinen nokta, bu ilerleyişin tersinden çalışmaya başladığına ve binlerce yıllık insanlık tarihinin ortaya çıkardığı birikiminin , yaşamla beraber tüketilmekte olduğuna işaret etmektedir.

Her kırılma-sıçrama döneminin bir sonraki döneme bıraktığı zengin miras göz önüne alındığında, önümüzdeki dönemlere nasıl bir miras bırakılabileceği konusu bugün insanlığın kendisine sorması gereken, aynı zamanda acil cevap ve çözümler üretmesi gereken bir konu olarak beklemektedir.

Üçüncü binyıla az bir zaman kala bu soruya verilecek yanıtlar bir taraftan umudumuzu kırabilecek gibi görünürken, üretilebilecek çözümlerin insan yaşamını yeni bir formda yeniden üretilmesine sunabileceği olanaklar açısından da umut verici olacaktır.

1991 yılı dünyada kutuplaşmaların bitirildiği, insanlık tarihinde yeni bir sayfanın açıldığı bir yıl olarak ilan edildi, kutsandı.  Savaşlar sona erecek, dünya bilgi ve teknolojinin ışığında küreselleşecek, yoksulluk bitecek, global-küresel dünya insanlığın yüzünü güldürecekti.

Vaad ve iddia edilen ile gerçek arasında ihmal edilebilir bir açı bulunabilir. Ancak dünyanın bugün verdiği fotoğraf bu açının ihmal edilebilir olmanın çok ötesinde olduğunu göstermektedir. Kutupların kalktığı iddia edilen dünyada bugün objektifi nereye tutsanız kadrajın içinde iddia ve vaad edilenden bambaşka resim görünmektedir.

Kutuplar kalkmamış, dünyamız tek bir kutup ve onun yörüngesinde yerini alan yüzlerce uydu biçimine bürünmüştür.

Bununla birlikte insanlığın binlerce yıldır biriktirdiği sosyal-ekonomik ve kültürel zenginlik bu yeni "biçim" tarafından önce kuşatılmış, sonra hızlı bir tüketim sürecine sokulmuştur.  Zaman sayacı ileriye atarken, insan yaşamının anlamı tersine dönmeye başlamıştır.

Söz konusu olan yalnız insanlık değil, bununla bağlantılı olarak dünyanın kendisidir. Hızla tahrip edilen doğal ve yapılı çevre, kuraklık, iklimsel değişiklikler, ısınma, çölleşme...

Bu durum "doğal" bir süreç gibi anlatılmakta, insanlık kaderci bir yaklaşıma terk edilerek,  yaklaşan felaketlerin sorumluları gizlenmektedir.

Güzel ülkemiz bu tablonun tam da içindedir. Bir bütünün parçası olarak baktığımızda bütün bu sıralanan sorunlar bizi de içine almaktadır.  İlkokula başladığımız ilk günden beri "dört yanı denizlerle çevrili bu cennet vatan" olgusu kitaplarda yazan bir retorik haline gelmeye başlamıştır.  Ülkemizin doğal ve kültürel değerleri bir bir yok edilmekte, bunun adı küreselleşen dünyaya uyum olarak kodlanmaktadır. Uyumlulaştırıldığımız nokta hızlı bir çürüme ve yokoluştan başka bir şey değildir.

Bu çerçevede "küreselleşme - globalleşme- yeni dünya" safsatası insanlığı mutlulukta değil, sorun, sıkıntı ve çilede ortaklaştırmıştır...

  • Peyzaj Mimarlığı II. Öğrenci Kurultayı tamda böyle bir Türkiye ve dünyada  09 Kasım 2007 tarihinde Ankara‘ da toplanmış , verili zaman  ve eldeki olanaklar dahilinde bu tabloya işaret etmeye çalışmıştır.

  • Hazırlıklarına aylar öncesinden başlanan Kurultayımızda işleyişin oluşturulması ve sürecin örgütlenmesinde gelişkin, demokratik normlar yaratılmaya çalışılmıştır. Ülkenin dört bir yanında peyzaj mimarlığı eğitimi alan "geleceğin peyzaj mimarları" bu sürecin aktif öznesi haline getirilmeye, üniversitelerde kurulan çalışma atölyeleri ile üretim sürecinde kolektif bir form yaratılmasına özen gösterilmiştir.

  • 15 üniversite temsilciliğimizin tamamı kurultayımızın üretim-örgütlenme  ve plan-karar süreçlerinin merkezinde yer almıştır.

  • 15 üniversite temsilciliğimizin tamamından kurultaya değişik başlık ve içeriklerde 25 bildiri hazırlanarak, bu bildirilerin 20 tanesi beş ayrı oturumla katılımcılara sunulmuş, ardından katılımcılardan sunumlara ilişkin katkılar alınmış her oturum sonunda sunulan bildiriler 500 peyzaj mimarlığı öğrencisinin tartışmasına açılmıştır.

  • Kurultayımız; Eğitim, İşsizlik, Enerji Politikaları, Orman Mühendisliği Yasası, Kıyılarımız, 2B Yasası, Kentsel Dönüşüm Yasası, Su Politikaları, İstihdam, Barajlar, Örgütlenme, Küresel Su Krizi, Popüler Kültür, Yaz Kampı Projeleri, Peyzaj Politikaları konularını gündemine almıştır.

  • Genelde PMOGenç örgütlülüğü çalışmalarında, özelde kurultay sürecinde analiz yapmanın ötesinde eldeki veriler ışığında çözümler geliştirilmeye gayret gösterilmiştir.

KURULTAYIN ÖNÜMÜZE KOYDUĞU 
GÖREVLER VE SORUMLULUKLAR

•·               "Orman Yasası olarak bilinen Orman Mühendisliği Yasası‘nı öncelikle bilimsel akıl, kamusal yarar, ülke çıkarları açısından reddediyor, meslek disiplinimize ve geleceğimize karşı önemli bir saldırı ve ipotek olarak gördüğümüz bu yasanın çıkartılmasından sorumlu bütün şahıs  ve kurumları şiddetle kınıyoruz. Başta peyzaj mimarlığı öğrencileri olmak üzere, bilimden, bilimsel akıldan, hukuktan, meslek etiğinden yana olan herkesi bu yasayla mücadele etmeye çağırıyoruz.

•·                    Kamuoyunda "Kentsel Dönüşüm Yasası" olarak bilinen "Dönüşüm Alanları Yasası"nın "rantçı" karakteri ortadadır. İddia edildiğinin tersine yasa kentleri koruyucu değil, bozucu, tahrip edeci niteliktedir. Doğal ve kültürel değerlerin yok oluş sürecinin yaşanacağı dönüşümün, kent yoksulları yani "ötekiler" için de olumlu sonuçlar vaat etmediği bilinmelidir. Yasa derhal geri çekilmelidir. Bunun yerine bütüncül plan çerçevesinde toplum yararı ve katılım gibi kavramları yeniden ele alan, içerikleri doğru bir bakış açısıyla, toplumcu bir anlayışla tanımlı tasarılar geliştirilmelidir.

··                    2B Yasası, " ilmen ve fennen vasfını yitirmiş orman alanlarıdır" gerekçesi ile ulusal değer ormanları satışa çıkarmaktadır. Ormanlarımızı bütçe açığını kapatmanın ve "rantiyeci kesimi"  sübvanse etmenin aracı  olarak görmektedirler. Dünya ısınıyor, iklimler değişiyor, afetlerin sayısı ve şiddeti artmaya devam ederken dünyamız çölleşmeye, açlığa, susuzluğa doğru giderken doğal dengeler bozulurken tek çözüm bulunmaktadır; yeşil örtüyü korumak ve genişletmek....

Halka ait ormanları satışa çıkararak mülkiyet hakkını hiçe sayan ve orman talanının önünü açan 2B orman arazilerinin satışına, talanına HAYIR diyoruz.

•·                    Su insan yaşamının vazgeçilmesidir. Ulusal ve uluslar arası arenada yapılan "Su Politikaları "  halkları kaynaştırıcı, kardeşlik bağlarını güçlendirici bir doğrultuda geliştirilmelidir. Bu gün uygulanan politikalar bunun tersidir.  Bu politikalar geliştirilirken dışardan müdahale ve belirlenimlere izin verilmemelidir.

•·                    Dünya iklim sisteminde değişikliklere neden olan küresel ısınmanın etkileri en yüksek zirvelerden, okyanus derinliklerine, ekvatordan kutuplara kadar dünyanın her yerinde hissedilmektedir. Gelinen nokta bir sonuçtur. Bu durumun nedeninin genel anlamıyla " insanlık " olduğu söylenmektedir.  Böyle bakıldığında üretilen çözümler fazlasıyla gündelik ve kalıcı değildir.  Örneğin; "aracınızı düşük hızda kullanın denip, sonrasında milyonlarca aracı trafiğe sürmek", "az tüketin denip yirmidört saat tüketmemiz için her tarafımızdan reklamlarla bombalanmak",  "yeşil alan gerekli, ağaç dikin denip, ormanları yok etmek, bir ironidir. Sorun bu kadar basit değildir. İnsan davranışlarının, tüketim alışkanlıklarının, eğitsel  süreçlerin,  sınai ve endüstriyel yatırımların, silahlanmanın kısaca her anlamıyla yaşamın ekonomi-politiğini belirleyen bu büyük insanlık içinde küçük bir azınlıktır. Dünyayı ve yaşamı tüketen bu anlayış ve politikalar terk edilmelidir, insanı ve yaşamı merkeze alan köklü ve kalıcı politikalarda ısrarcı olunmalıdır.

•·                    Nükleer santrallerin, tüm dünyada getirdiği mali külfetler ve göze alınamaz riskler yüzünden terk edilen bir "çöp teknoloji" olduğunu ve nükleer lobinin 37 yıldır Türkiye‘yi bu batağın içine çekmek için gece gündüz çalıştığını çok iyi biliyoruz. Nükleer santrallerin en önemli sorunlarından biri olan radyoaktif atıklar, çözümsüz ve yalnızca bu günü değil, geleceğimizi de tehdit eden en önemli sorunlardan biridir. Henüz dünyanın hiçbir bölgesinde, nükleer atıkların saklanması için lisanslı, son depolama alanı bulunmamaktadır. Bu atıkların getireceği milyarlarca dolarlık ek maliyetler, nükleer taraftarlarınca hiç dile getirilmemektedir. Sadece Çernobil‘de değil, Japonya‘da da son 9 yılda meydana gelen kazalar, nükleer santrallerin güvenlik sorununun "eski teknoloji" masalıyla açıklanamayacağının en açık göstergesidir. Üretim ve tüketimde enerjinin etkin kullanılması ile yenilenebilir enerji kaynaklarının değerlendirilmesi, uzun vadeli stratejik enerji planlarının hazırlanması ve çevresel güvenliğin tehdit edilmemesi öncelikle dikkate alınmalıdır. PMOGenç bu anlayışın yılmaz savunucusu ve takipçisi olacaktır.

•·                    Kurultayımız; bu mücadelenin  önemli simgelerinden olan ve geçtiğimiz sene Sinop‘ ta Nükleer Karşıtı Platform‘ un düzenlediği etkinlik sonrası  talihsiz bir kaza sonucu yitirdiğimiz JEOGenç üyesi kardeşlerimiz  Soner -Öner ve Güneş‘ i saygı , sevgi ve özlemle selamlar...

•·                    PMO-Genç, yürürlükte olan mevcut Anayasa‘nın toplumsal yaşamda yarattığı yıkım ve antidemokratik niteliğinin farkındadır. Mevcut Anayasa ülkemizin karanlık bir döneminin ürünü ve çıktısıdır. Değişmelidir...  Bugün hazırlanan Anayasa‘nın kamuoyuna yansıyan biçim ve içeriği beklentilerimizi karşılamak bir yana 12 Eylül anayasasını aratır nitelikte görünmektedir. PMO-Genç "Yeni Anayasa" nın temel referans noktalarının; toplumun bütününü kucaklayan, kamusal yararı ve ülke çıkarlarını savunan, emek ve üretim süreçlerinin güvence altına alındığı koordinatlar olması gerektiğini,  yeniden yazımda bilim insanları, aydınlar, meslek odaları, sendikalar, emekten yana siyasi partiler ve toplumun diğer kesimlerinin sürecinin içinde olması gerektiğini düşünmektedir.

··                    Bilgi parayla alınıp satılabilen bir meta haline getirilmiştir.

PMO-Genç, eğitimin her yurttaşın eşit-ücretsiz ve bilimsel olarak alması gereken bir hak olduğunu savunur, bu sürecin temel halkası eğitimde özelleştirme politikalarının karşısında durur. Üniversitelerde "harç" adı altından toplanan paraların da bu politikaların   bir uzantısı olduğunun altını önemle çizer. Batık bankalara, iç borç adı altından belli finans çevrelerine aktarılan kaynakların kesilerek eğitime yeterli bütçenin ayrılmasını talep eder.

•·                    YÖK,  yürürlükte olan Anayasa‘ nın bir uzantısıdır. 12 Eylül darbesinin bir ürünüdür ve antidemokratiktir. Dağıtılmalıdır...

•·                    Sağlık hizmeti, tıpkı eğitim gibi her yurttaşımızın eşit ve ücretsiz yararlanması gereken kamusal bir hak olmalıdır. "Sağlıkta Dönüşüm" adı altından yapılan açılımlar sağlığında alınıp satılabilir bir hizmet haline sokmaktadır. En temel kamu haklarımız hızla tasfiye sürecine girerken, yurttaşlarımıza "paran kadar sağlık" seçeneği dayatılmaktadır. Emeklinin dar gelirlinin güvencesi Sosyal Güvenlik Sistemi tasfiye edilirken, özel sigorta şirketleri ve hastaneler bu alana ikame edilmektedir.

•·                    Kurtuluş Savaşı vermiş, işgalcileri ülkeden kovmuş bir halk ve ülkenin çocukları olarak ülkemizin bugün getirildiği noktayı kabül etmemiz söz konusu değildir. Ekonomisini IMF‘ ye, karar alma süreçlerini Brüksel ve Waşington‘ a devretmiş      bir ülke bağımsız bir ülke olamaz. Avrupa Birliği 3 büyük ülkenin merkezinde durduğu, diğer ülkelerin uyumlulaştırılma adı altında bu ülkelere bağımlılaştırıldığı, üretim alanından elini çektirildiği bir organizasyondur.  Işıltıları ile pazarlanan Avrupa Birliği kendi içinde eşitsiz bir gelişime sahiptir ve işsizlik başta olmak üzere bir çok toplumsal sorunu kendi içinde yaşamaktadır.  Dolayısı ile Avrupa Birliği projesi Türkiye‘nin temel toplumsal sorunlarına çözüm bulmak bir yana , varolan sorunları pekiştirecektir. Çıkarılacak birkaç demokratik yasa bu tabloyu değiştirmeyecektir. Sürecin ilk aşaması olarak sunulan Gümrük Birliği anlaşmasının yarattığı tahribat ortadadır. Ayrıca çıkarılan Avrupa Anayasası antidemokratik niteliğinden ötürü Birliğe üye ülkelerin yurttaşları tarafından da reddedilmektedir.  Böyle bir birlik ve anlayış mı getirecektir ülkemize refah ve demokrasiyi... PMO-Genç‘ in buna cevabı HAYIRDIR. Ülkemiz kendi iç dinamikleri ile sorunlarını çözebilecek kaynak ve birikime sahiptir.  Buna olan inancımız tamdır.

•·                    Bugün komşumuz Irak,  ABD ve işbirlikçileri tarafından işgal edilerek bölünmüştür. Bir milyon Iraklı işgal altında bulunan ülkelerinde can vermiştir. Emperyalizmin demokrasi ve insan hakları budur. ABD işgal politikalarına derhal son vermeli ve bölgeden çekilmelidir.

•·                    Kurultayımızda bir öğrenci temsilcimiz katılımcılara şu soruyu sormuştur  "İnsan kardeşine küsebilir belki ama kardeşine kurşun sıkabilir mi?"  Bu sorunun yanıtına bütün PMO-Gençliler alkışlarla beraber hayır yanıtını vermiştir. PMO-Genç‘ liler başkalarının kazandığı bir oyuna alet olunmaması gerektiği konusunda kamuoyunu uyarır. Buradan yola çıkarak tüm yurttaşlarımızı bölücü ABD politikalarının karşısında durmaya , barış ve kardeşlik bayrağını yükseltmeye çağırır..

•·                    Bu tartışmalar ışığında kurultaydan çıkan en önemli sonuçlardan           biri de PMO-Genç ve PMO-Genç‘ linin mücadele kimliğidir.                                                      PMO-Genç‘li ANTİEMPERYALİST ve BAĞIMSIZLIKÇIDIR... Bağımsız, özgür bir ülkeyi savunur ve bunun gerektirdiklerini yapar.

•·                    Dışa bağımlı politikaların uzantısı olarak Türkiye‘ de meslek disiplinlerine yönelik önemsizleştirme ve kimliksizleştirme politikaları devam etmektedir. Mesleğimiz bu anlamda sorunun merkezinde duran disiplinlerden biridir.  Mesleki tanınırlığımız ve istihdamımız konuları bütün can yakıcılığı ile karşımızda çözülmesi gereken bir problem olarak durmaktadır. Başta Oda‘mız olmak üzere mesleğimizin bütün bileşenleri bu konuda seferberlik ilan etmeli, çözüme yönelik üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmelidir.

•·                    Peyzaj Mimarlığı eğitiminin kemikleşmiş sorunları devam etmektedir. Eğitimin farklı fakültelerde, farklı tanım ve içeriklerdeki niteliği mesleki dilin ortaklaşmasını engellemekte, bu durum eğitim sonrası meslek yaşamında meslektaşlarımızla aramızda yabancılaştırıcı ve rekabetçi bir anlayışı dayatmaktadır. Bunun temel sorumlusu öğrenciler, peyzaj mimarları ya da kurumlar değil, bizzat mevcut sistemdir. İddia edilenin aksine rekabetçilik yaratıcılığı ve üretimi artırmamakta, aksine sistemin ifade ettiği biçimiyle büyük balık küçük balığı yutmaktadır.

•·                    Eğitimde standardizasyon şarttır. İlk elden peyzaj mimarlığı eğitimi veren bütün bölüm başkanlıklarına ve akademik kadrolara Odamız acil çağrı yapmalı ,Bölüm Başkanlıkları ve akademik kadro bu çağrıya yanıt vermeli, bu konuda bir tartışma ve üretim süreci bir an önce başlatılmalıdır. PMOGenç bu çağrı ve çalışmaların arkasında olacaktır.

•·                    Oda örgütlülüğü ile Öğrenci çalışmaları arasındaki uyum ve ilişki gelişkin bir formda sürmektedir. Yeni bir tarzda örgütlenme ve çalışma planı ile yola çıkan öğrenci örgütlülüğümüz mesleki ve toplumsal konularda yürütülecek çalışmaların Oda -Akademi- benzer çalışma yürüten DKÖ‘ lerle sağlıklı bir koordinasyon ve ortaklaşma içinde yürütülmesinin zorunluluğuna işaret eder. Bu noktada PMO-Genç örgütlülüğü eksikliklerini tespit ederek en gelişkin bir formda örgütlenme ve çalışma planını önümüzdeki dönem hayata geçirecektir.

··                    Peyzaj Mimarları Odası Öğrenci Üye Kolu PMOGenç çalışmalarında önemli bir uğrak olan Kurultay sürecini başarıyla geçmiştir.

Öğrenci  Kurultayımız geleceğe dair umut ve beklentilerimizi artırmış, örgütlü mücadelenin gerekli ve elzem olduğunun altını bir kez daha çizmiştir.

•·                    PMOGenç Kurultay‘ dan çıkan enerjiyi, umudu, sonrasına taşımakta kararlıdır.  09 Kasım 2007 tarihi PMOGenç örgütlenmesinde ileriye dönük bir sıçrama olacaktır.

BİZ GELECEĞİZ...
GELECEK BİZİMLE..

  "Yürümek...
Yolunda pusuya yattıklarını,
Arkandan çelme attıklarını bilerek yürümek...
Yürümek...
Yürekten gülerekten yürümek..."

                      

                       TMMOB 
         PEYZAJ MİMARLARI ODASI
    
     ÖĞRENCİ ÜYE KOLU (PMOGenç)

  

  • AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ                 
  • ANKARA ÜNİVERSİTESİ
  • ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ
  • BİLKENT ÜNİVERSİTESİ
  • ÇORUH ÜNİVERSİTESİ
  • ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ
  • DÜZCE ÜNİVERSİTESİ
  • EGE ÜNİVERSİTESİ
  • KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ
  • KARAELMAS ÜNİVERSİTESİ
  • MUSTAFA KEMAL ÜNİVERSİTESİ
  • NAMIK KEMAL ÜNİVERSİTESİ
  • İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ
  • İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ
  • YEDİTEPE ÜNİVERSİTESİ

           
            
PMO-Genç TEMSİLCİLİKLERİ

Okunma Sayısı 178