TMMOB Peyzaj Mimarları Odası
TMMOB
Peyzaj Mimarları Odası
UCTEA CHAMBER OF LANDSCAPE ARCHITECTS

Ezginin Günlüğü "beyazın Şarkısı"

GENEL MERKEZ
24.05.2006 (Son Güncelleme: 28.05.2007 10:55:22)

Bahar mevsimi daha güzel, daha gerçek, daha coşkulu nasıl anlatılabilirdi? "Çıplak heykeller yapmalıyım, çırılçıplak heykeller..." diye ağır ağır başlayan,sonra giderek hızlanan, devinen, son bölümde de (şarkının -veya şiirin- yukarıda yazdığımız kısmı) patlama noktasını yaşayan, yaşatan, baharın geldiğini bağıra bağıra anlatan ve tam şarkı bitmişken tekrar ilk bölüme dönüp yorulmuşçasına aynı ağır havayı yakalayan...

BEYAZIN ŞARKISI 

"Gündelik müziklerin gittikçe belli kalıplar içine gömülüp piyasanın taleplerine göre belirlendiği günlerde, bu girdabın dışında kalarak kendi tavrımızı ortaya koyma çabası içindeydik. Tabi bu sadece bizim için geçerli değil. Biz sadece böyle düşünen gruplardan biriydik. Teknik açıdan ele alındığında Türk müziğinin belirsiz konumunda tutarlı bir çizgi yakalamak, özde ise insanların gerçek hayatta yaşadıklarını aktarabilen bir müzik oluşturmaktı amacımız. Bugün de bu arayış doğrultusunda yapıtlar peşindeyiz."

Ezginin Günlüğü yaklaşık 25 yıllık bir grup. Grubun kurucularından Nadir Göktürk yıllar evvel verdiği bir röportajda bu şekilde tanımlıyor grubun ilk çıktığı günlerdeki temel "felsefe"sini. Arayışın ve belirginliğin grubu olduklarını söylüyor. Müziğin artık kirli bir sektör haline getirildiği ülkemizde bazı insanların bir takım temiz arayışlar içinde olması müziğe kalpten bağlı insanlar için onur verici bir durum. Böyle düşünen müzik topluluklarının sayısı bugün bir elin parmaklarını geçmese de en azından cesaretleri ve emekleriyle "umut" aşılıyorlar insanlara. Az şey değil.

Ezginin Günlüğü son albümlerini yaklaşık 2 yıl önce, bir sonbahar ayında, "Dargın mıyız" adıyla çıkardı. "Dargın mıyız" yine o tanıdık, sıcak Ezginin Günlüğü tarzıyla işlenmiş; geleneksel, sade, düşündürücü, yer yer hüzünlü, "dert temalı" bir albüm. Tanıdık tarz dedik ama tanımayanlar için; Ezginin Günlüğü‘nün müziğini kıyısından işlemekte ve tanımlamaya çalışmakta fayda var sanırım. "Kıyısından" diyorum zira burada bir Ezginin Günlüğü incelemesine girersek kalınca bir kitabı rahatlıkla meydana getirecek kadar çok şey üzerinde tartışmamız gerekebilir. O yüzden bilenler ve dinleyenler için hoş bir anlatı, bilmeyenler içinse teşvik edici, "kıyısından" bir yazı olacak bu.

Öncelikle Ezginin Günlüğü şarkılarını "kalbin iyi niyeti" olarak tanımlamak bana fevkalâde yerinde geliyor. İyi niyetle yazılmış, insanın en saf, en kuytu yanını açıveren bir ırmak...Yazılmasından da öte, insanın derinlerindeki iyi niyeti de su yüzüne çıkarıveren bir şey bahsettiğim. Sanırım benim bu iyi niyet sözüne takılmamın en büyük nedeni şarkılarına ustalıkla yedirilmiş o şiir: Binlerce yıl önce Türk devletlerinde, hakanların güçlerini tanrıdan aldıklarına inanılır; bu yüzden hakanlar yargılanamaz, sorgulanamazmış.

Dokunulmazlıklarının bekasını sağlayan şeyin tanrının kudreti olduğu düşünülürmüş. İşte Ezginin Günlüğünün sahip olduğu "güç" tam da bu noktada çıkıyor karşımıza: Şiirin Gücü! Bu tanımlamada şiirin tanrılaşma veya tanrılaştırılma durumu tartışmaya açıktır elbet. Mutlak olan ve - kanaatimce - tartışma götürmeyecek olan şey ise topluluğun gücünün ve etkileyiciliğinin önemli bir kısmını bu özelliğinden aldığıdır. Şiir besteliyor Ezginin Günlüğü. Zaten müziği olan bir varlığı, o müziği de bozmadan, yeni bir müziğe bürümek ne demek bir düşünün. Bir canlıya, organizmasını bozmadan yepyeni, taptaze bir can daha eklemek... İşte onu yapıyor Ezginin Günlüğü. Bestelenen o güzelim "Hürriyete Doğru" şiirini anımsayın bir. Orhan Veli‘nin içindeki yaşama aşkını, kurtuluş ümidini ve özgürlük tutkusunu notalarla, böylesine coşkulu kim dile getirebilirdi başka? Arkan‘ın "Heyy...Ne duruyorsun be..." diye haykırırken denizin, toprağın çığlığını içinde duymadığını kim söyleyebilir? Hele Sait Faik‘in o eşsiz şiiri:

"sana nasıl bulsam, nasıl bilsem,

nasıl etsem nasıl yapsam da

meydanlarda bağırsam

sokak başlarında sazımı çalsam

anlatsam şu kiraz mevsiminin

para kazanmak değil,

sevişme vakti olduğunu..."

Bahar mevsimi daha güzel, daha gerçek, daha coşkulu nasıl anlatılabilirdi? "Çıplak heykeller yapmalıyım, çırılçıplak heykeller..." diye ağır ağır başlayan,sonra giderek hızlanan, devinen, son bölümde de (şarkının -veya şiirin- yukarıda yazdığımız kısmı) patlama noktasını yaşayan, yaşatan, baharın geldiğini bağıra bağıra anlatan ve tam şarkı bitmişken tekrar ilk bölüme dönüp yorulmuşçasına aynı ağır havayı yakalayan... Daha kaç şarkı var bir mevsimi böylesine işleyen, insanın tam bağrına saplayan? Konserlerde her şiir bestesi şarkıya başlarken "Şimdi sırada bir .... şiiri" diyerek şarkılarını sunmaları da sanırım sanattan aldıkları bu kudreti daha açık bir şekilde müziğin yüzüne vurmalarındandır. Güçlerini övmelerinden değil, müzik diye önümüze sunulan binlerce paçavraya karşı savaşa hazır olduklarını ortaya koymalarındandır bu cesaret. Savaşları hem müziğin sektörleşmesine hem de insanın da müzikle beraber köleleşmesine karşı. Yeri geliyor "Mapushane Düşünceleri"ne savuruyorlar bizi; dışarıda olmanın, özgür olmanın özlemine... Yeri geliyor bir görüş gününde, elimizde ateşi yarım dönen bir cigarayla buluyoruz kendimizi, bazen de bilinmeyen ülkemizin tarifsiz denizinde martılarla oynaşırken. Yani insanı insan yapan her şeyi; umudu, özgürlüğü, emeğin güzelliğini, aşık olmanın onurunu anlatıyorlar her açtıklarında ağızlarını. Bazen ütopik bir söylence oluyor bu, bazen "Yok başka bir cehennem, yaşıyorsunuz işte" diyebilecek kadar gerçek.

Şiir dedik ya, her albümde farklı şairlere yöneliyor Ezginin Günlüğü. Son albüme adını veren parça Can Yücel‘in babasına yazdığı bir şiir örneğin. Zaten grubun Can Yücel ve Behçet Aysan tutkuları üzerine ayrıca yazı kaleme alınacak bir konu. Hüsnü Arkan‘ın beste konusundaki özgünlüğü ve eşsiz sesiyle can verdiği Can Baba‘nın "Sevgi Duvarı" şiirinin ete kemiğe bürünmüş şarkı halini kim unutabilir? Öylesi akıcı, öylesi bitirici...İlyas Mirzayev‘in büyülü parmaklarıyla hayat bulmuş leziz Hüsnü Arkan bestesi. Peki ya "Ak bir yaban güvercini gibiydin aşk, vişnelere bulaştın, kirlendi beyazın..." diye başlayan Behçet Aysan‘ın sımsıcak "Karasevda" şiirinin Nadir Göktürk notalarıyla dansı...Başta dedik ya kalbin iyi niyetini sunuyorlar önümüze, şiirin dengesiyle oynuyorlar, "Sanat yapmıyoruz" diyorlar, ardından Can Yücel‘i, Orhan Veli‘yi, Behçet Aysan‘ı, Nazım Hikmet‘i, Shakespeare‘i gözümüze sokuyorlar. Cemal Süreya -şiir demişken ustaya değinmemek nankörlük olur- "Şiir, dünyayı değiştirmenin araçlarından biridir. İnsan şiirle ‘yeni formül‘ü bulacaktır." der. İşte Ezginin Günlüğü o yeni formülü melodilerle, ritimlerle daha bir coşturarak bulmaya çalışıyor. Diyojen gibi hep bir arayış peşinde. Cesaretin azgın kıyılarında yürüyor.

Bir oyunun içinden fırlıyor onlar, içlerine dek girdiğimizde anlıyoruz. Bazen, yazları gittiğiniz anneannenizin evinin sıvası dökülmüş duvarının yanı başından, bazen de sisli bir çocukluk fotoğrafının arka fonundan... Artık kaybedilmiş nice zamana yanmadan, ama onları özlemle anarak... "Yasak konmamış, sevdalı" bir çocuk gülümsemesi her şarkısı, o kaybedilmiş zamanlara ithafen... Boşuna demiyor Hüsnü Ağabey: "Oyun bu; sen kazandın, ben kaybettim". Zamanın bükemediğimiz bileğini öpmek gerek belki de bazen.

Onların savaşları, savaşımız bizim de. Bu düzenin her şeyiyle sürüyor savaşımız; müziğiyle, edebiyatıyla, sinemasıyla... Hafızasını kaybetmiş bir toplumda olduklarının da farkında onlar, hafızanın tazelenebilir bir şey olduğunun da... "Celladın alkışlandığı yer, iyi uykular" diyorlar sevgili ülkelerine, bunu da anımsayarak. ... Hep beyazı; beyazın, berraklığın şarkısını söylüyorlar. Yorulmuyorlar, terlemiyorlar. Müzik yetiyor yalnız; yetinmekse mutluluğa dönüşüveriyor şarkılarında... Şiiri yüceltiyor ve 25 yıldır, hala, yılmadan, "beyaz"ı söylüyor Ezginin Günlüğü.

Gürkan ÖZOCAK

* Topluluğun solisti Hüsnü Arkan‘ın yazarlığı da en az müzisyenliği kadar başarılı. Bugüne dek Ölü Kelebeklerin Dansı, Menekşeler Atlar Oburlar ve Uzun Bir Yolculuğun Bittiği Yer adlarıyla üç romanı yayımlanmıştır. Tavsiyem dahilindedir

 

YORUMLAR

Yorumlar moderator kontrolünden geçmektedir. e-Posta adreslerinin gerçekliği kontrol edilir

Toplam 0 adet.

YORUMLAR BÖLÜMÜNÜN KURALLARI:
Yazılan tüm yorumlar moderator kontrolünden geçmektedir. Moderator yorum yazanlara veya üçüncü kişilere hakaret ya da bu kişilerle ilgili küçültücü sözler içeren yorumları yayına uygun görmez ve siler. Sayfanın niteliğine göre tüm yorumlar moderator kontrolunden geçerek yayınlanıyor olabilir. Bu durumda yorumlarınız anlık olarak yayına girmez. Yine de yayına girmiş olsa dahi moderator daha sonra aynı yorumu yayından kaldırabilir. Moderator kontrollu yayın niteliği taşımayan forumlarda yazılan yorumlar anlık yayına girer fakat moderator yayınının devamında sakınca gördüğü yorumları yayından kaldırabilir. Yazılan yorumların güvenilirliğini artırmak amacıyla yorum yazana ait e-posta adreslerinin gerçekliği kontrol edilebilir. Bunun için e-posta adresine kontrol bağlantısı içeren e-posta gönderilir ve bu bağlantıya tıklanılması beklenir. Forumlarda yazılan yorumların kamu düzenini bozucu, genel ahlaka aykırı, başkalarını rahatsız edici ve yasalara aykırı olmaması çok önemlidir. Yorumların sorumluluğu tamamen yazarına aittir.


Okunma Sayısı 2369
Fotoğraf Galerisi