TMMOB Peyzaj Mimarları Odası
TMMOB
Peyzaj Mimarları Odası
UCTEA CHAMBER OF LANDSCAPE ARCHITECTS

Bartın Halk 05.06.2007 "ay 6 Gün 5 , Çevre Geleceğimizdir"

GENEL MERKEZ
13.06.2007 (Son Güncelleme: 10.02.2008 13:58:58)

Bir zamanlar aslanların, aslan gibi delikanlıların, sırtlanların ve ceylanların görüldüğü bu bereketli coğrafya, her şeye rağmen cömert, her şeye rağmen vermeye devam ediyor, hem de hiç karşılık beklemeden. Gelin bu karşılıksız sevgiye bugünlük çöp üretmeyerek, bir gün için plastik şişeden su, teneke kutudan kola içmeyerek karşılık verelim. Belki bu alışkanlık olur, gelecek yıl 5 Haziran‘da Dünyanın daha güzel haline, memleketin gülen yüzüne hep beraber " Bir başkadır benim memleketim" sesleriyle içeriz.

Ay 6, Gün 5

Bugün kaç ağaç kesildi, kaç ton beton güzelim topraklarımızın üzerine serildi, kaç ton su içildi plastik şişeden, kaç derece ısındık, kaçımız kaçındık kaçak eylemlerden, yoksa aç mıydık, açıkta mıydık?

Kaç sahibi vardı geçen yıl çevrenin, bugün kaçından habersiz kaldık. Sayımız giderek azalıyor, onun farkındaydık. Birileri bizi sürekli taciz ediyor, birileri bizim kirlenmemizi sürekli bekliyor, birileri vazgeçsek çevremizden, sağlıklı yaşam hakkımızdan, öteki biz olsak diye bekleyip de bekliyor.

Küre ısınıyor, sesimiz kısılıyor. Gün geçtikçe kısır muhabbetler, kısır ekonomik söylemler, tohumumuzu bile kısırlaştırıyor. Dönüşe dönüşe başka yaratıklar olmaya başladık. Göç kültürümüzü yitirmeye başladık, saplandık kaldık Toplu Konutlara. Artık belgesellerde izlemeye başladık göçebe yaşayan Yörük ailesinin bir günlük yaşamını ve belki de bize dram gelen uzun ayrılıkları.

Çevre gelecek nesillere bırakılmayacak kadar önemlidir. Gün, gününü gün etme vakti olmaktan çıkmıştır aslında. Ve bir sigara izmaritinin, bir fazladan alınan poşetin, bir fazladan yakılan kibritin hesabını yapma zamanı gelmiş, geçmiştir.

Bugün 5 Haziran Dünya Çevre Günü. Adını yitirmiş nice gün gibi belki birkaç etkinlikle göstermelik olarak kutlanacak. Birileri yazılar yazacak, birileri bunları okuyacak. Gazeteler basılacak, sonra bu gazeteler külah olacak, çekirdek dolacak. Çekirdekler kabuk olacak, yerlere akacak. Sorumlu devletin, sorumluluk sahibi görevlileri bu kabukları toplayacak, denize atacak. Ha bir de gazete kapak olacak bira kutularına. Bira görünmeyecek, ama kutu hiç kaybolmayacak. Sonra tuvalet olacak sokaklar, sonra kızacak birileri, sonra niye diye soracak, sonra "biz eskiden, eskiden, su içerdik testiden" ler başlayacak. Kıl olacak deniz, çıkışacak. Ve oyun yeniden başlayacak. Deniz topu karaya atacak, toplanan plastik toplar denize gol olacak. Kara, mutlu olacak. Maçın rövanşını deniz alacak. İtalya‘daki varili, Çernobil‘deki illeti Karadeniz‘de kusacak. Sonra Kazım olacak, azalacak ve azalacak, suyumuz gün geçtikçe ısınacak. Buna kimsenin yüreği dayanmayacak.

Bir zamanlar aslanların, aslan gibi delikanlıların, sırtlanların ve ceylanların görüldüğü bu bereketli coğrafya, her şeye rağmen cömert, her şeye rağmen vermeye devam ediyor, hem de hiç karşılık beklemeden. Gelin bu karşılıksız sevgiye bugünlük çöp üretmeyerek, bir gün için plastik şişeden su, teneke kutudan kola içmeyerek karşılık verelim. Belki bu alışkanlık olur, gelecek yıl 5 Haziran‘da Dünyanın daha güzel haline, memleketin gülen yüzüne hep beraber " Bir başkadır benim memleketim" sesleriyle içeriz.

Mustafa ARTAR

Peyzaj Mimarları Odası Bartın İl Temsilciliği

5 Haziran,2007- BARTIN 

 

Neyi kutluyoruz

Dünya üzerinde sayısız yaşam biçimleri var ve bu yaşamlar devamlılıkları için diğer yaşamlarla etkileşim içindedirler. Bu yaşam biçimlerinden biri var ki diğer yaşam biçimleri üzerinde sınırsız hakları olduğuna kendini inandırmış olan insanın yaşam biçimidir. Bu sebepledir ki birçok felsefeci ve bilim adamı bugün çevreye ilişkin söyledikleri ve söyleyecekleri çok sözleri var. Onlardan biri olan Joseph R. Jardins Çevre etiği (2006) kitabında çevre sorunlarına ilişkin görüşleri şu şekildedir:

"21. yüzyılın başlangıcında, insanların yeryüzünün tarihinde daha önce karşılaşmadığı çevre sorunlarıyla karşılaşmakta olduklarını söylemek yanlış olmaz. Yeryüzündeki yaşam daha çok insan etkinliklerinin bir sonucu olarak altmış beş milyon önceki dinozorlar çağından bu yana en büyük kitlesel yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunuyor. Kimi kestirimlere göre, her gün yüzden çok tür tükenmekte ve bu rakam önümüzdeki birkaç on yıl içinde iki ya da üç katına çıkacaktır. Bu gezegen üzerinde yaşamın sürekliliğini sağlayan hava, su ve toprak gibi doğal kaynaklar alarm verici boyutlarda kirlenmekte ya da tükenmektedir. İnsan nüfusu büyük bir hızla artmaktadır. 2000 yılında altı milyar olan dünya nüfusu, 2010 yılında bir milyar daha artmış olacaktır. Doğal kaynakların sürekli olarak bozulup tükenme tehlikesi bu hızlı nüfus artışıyla çoğalmaktadır. Gelecek kuşakları tehdit edecek olan zehirli atıklar tüm dünya da artmaktadır. Yeryüzünün vahşi doğal alanları, ormanları, sulak alanları, dağları ve çayırları imara açılmakta, taş yığınlarına dönüştürülmekte, kurutulmakta yakılmakta ve tükenmeleriyle sonuçlanacak şekilde tahrip edilmektedir. Ozon tabakasının tahribi ve sera etkisinin sonucu olarak insan etkinlikleri gezegenin havasını ve iklimini tehdit etmektedir."

Hepimiz son yıllarda sıkça dile getirilen bu gelişmelerden ve bu tür sorunlardan kaygılanır ve tepki duyarız. O halde ne yapmalıyız? Ne yapabiliriz?

Anlayabiliriz: Yapmakta zorunda olduğumuz şey bu sorunların kaynağını anlamaya çalışmak, yaşam biçimlerini şekillendirme şansları elimizde olan çocuklarımızın yaşam hakkına saygı göstermek ve Gandhi nin şu sözünü özümsemektir: En azla yaşa ki diğerleri de en azından yaşayabilsin.

Araştırabiliriz, takipçi olabiliriz: Ülkemizde son dönemde kanunlarda düzenlemeler yapılıyor. "sessiz sedasız" yapılan değişiklikleri biliyor muyuz?  Örneğin: Mera Kanunu. 03. 06.2007‘de TBMM kararı ile meralar imara açıldı. Kıyı Kanunu‘nda yapılmak istenen değişiklikler var. Daha sayamadığım araştırmasını size bırakmak istediğim bir çok şey...

Peki, söyleyecek sözümüz var mı?  Neresindeyiz gelecektekileri korumanın?

Hangi taraftayız? Taraf olmak zorunda mıyız?

Bu gün kutlanır hep okullarda ve resmi kurumlarda.  Ve her yerde bu gün le ilgili söz birliği vardır. Hep aynı döngü. Daha ne kadar sürüp gidecek bilemem ama size yanıtının kendimiz de olduğu bir bir sorum var.

Bu günü kutlama değil mücadele günü olarak kabul edebilir miyiz? Kime karşı Mücadele? Neden?

Sevgi Görmüş Çetinkale

Bartın Orman Fakültesi

Peyzaj Mimarlığı Bölümü

Okunma Sayısı 1031
Fotoğraf Galerisi